Yol Ayrımı, Yorum

Yol Ayrımı, Yorum

Şener Şen- Yavuz Turgul ikilisi olunca beklentinin düşük olması mümkün mü? Eski filmleri öyle başarılı ve farklı ki ister istemez daha iyisini umut ederek gittik. Kaldı ki ben kolay beğenen bir izleyiciyim, tek cümle-tek sahne yeter filmi beğenmem için.  Bunu yazmak  içimden gelmese de Yol Ayrımı'nı hiç beğenmedim.

Her şey bir tarafa senaryo çok yüzeyseldi, basitti. Mevki ve parayı her şeyin üstünde tutan bir annenin, oğlunun hayatını kendi istediği gibi biçimlendirmesi , oğlunun buna geç de olsa karşı çıkması temel mesele. Üstüne serpilmiş çeşitli soslar ; kenar mahalle hayatları, çalışırken çocuklarını ihmal etmiş baba, solculuk, yatılı okul dostluğu, hayvan severlik,  kapitalizm karşıtı işçiler ve zor durumdaki altı-yedi kişiye kucak açmış, çiçeklerle süslü bir kafe ve alımlı sahibesi.

İki buçuk saat süren seyir boyunca her an bir sürpriz bekledimse de olmadı.

Ultra zenginlerin zaten yedi sülalerine yetecek kadar paraları varken marifetmiş gibi fakir fukara babası olmaya çalışmalarını, işten atılan kıza aşık olacakmış gibi bir hava yaratılmasını hele hele psikiyatri doktoruna tam bir şarlatan havası verilmesini hiç sevmedim hatta gıcık oldum.



Tüm filmde iki sahne çok gerçekti: Nihal Yalçın'ın gecekondusunda, yağmur eşliğinde hıçkıra hıçkıra ağlaması ve hastanede yatan oğlunun başında bekleyen annesinin ''Burda bütün gün oturmak kolay mı sanıyorsun'' diyip çemkirmesi. Bir de Rutkay Aziz'le olan sahneler daha az sıkıcıydı,



Üzgünüm Şener Şen usta, bu film sana yakışmamış.

Etiketler: